Ülkemiz Nüfusunun Yarısına Yakını Aşılanmamış!
Ne yazık ki, aşı olmayan doktorların, hemşirelerin bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu nedenle bazı ülkeler, ülkemizi kırmızı renkte gösteriyor.
Bazı ülkeler, ülkemizden turist kabul etmiyor.
Yeni Milli Eğitim Bakanımız, eğitim-öğretime hazır olduğumuzu, hiçbir noksanımızın kalmadığını söylemişti. Temizlik malzemelerinin bile, yeteri kadar gönderilmediği ortaya çıktı. Aşı olmayan öğretmenlerimiz ve aşı olma yaşında oldukları halde aşılarını yaptırmayan öğrenciler var.
Derslikler yeterli değil. Kimi sınıflarda 60 ve daha üstünde öğrencilerin eğitim gördüğünü öğreniyoruz. Bu durumları ulusal gazeteler yazıyor, televizyon kanalları söylüyor. Biz de onlardan öğrendiklerimizi yazıyoruz.
Demek ki, eğitim öğretime hazır değilmişiz!
Kimi okulların tamir gereksinimleri var. Kimi okullarda ve dersliklerde noksanlar var. Onları da gazeteler yazıyor.
Her ne ise, bu noksanlıklar yerine gelebilir. Ama şu aşı olmayan kafaları nasıl düzelteceğiz?
İşi cehalete bağlayıp içinden çıkamayız. Çünkü aşı olmamakta direnenler arasında üniversite mezunları da var.
Ne yapmalı öyleyse?
Yaptırım uygulamaktan başka çare yok. Hiç kimse, “Bu benim şahsi kararım, kimse bana karışamaz” diyerek işin içinden çıkamaz. Çünkü aşı olmamakta direnenler, yalnız kendilerine zarar verseler, “eden bulur” deyip işin içinden çıkabiliriz. Ama halkın deyimiyle, kazın ayağı öyle değil. Aşı olmayanlar, virüsü başkalarına bulaştırıyorlar. Hiç kimse “Bana bir şey olmaz” diyemez. “Bana bir şey olmaz” diyenler ya yoğun bakımda, ya da öbür dünyada.
Sağlık Bakanlığı; yoğun bakımda olan hastalarının ya bir aşı olanlar ya da hiç aşı olmayanlar arasından çıkığını söylüyor. Bu da aşı olmamakta direnenlere bir ders olmuyor mu?
Umarız, her şeyin tamam olduğunu söyleyen Bakanlık, eğitim öğretimin sürdürüldüğü eylül ayında ve gelecek aylarda büyük hastalıklarla karşılaşmadığımızı da gösterir de, bizi noksanları dile getirmemizden utandırır.