Büyük bir marketin önünde arkadaşımı bekliyorum, elleri eldivenli, yüzleri maskeli onlarca insan, market arabalarına habire sebze, meyve, ne bulursa dolduruyor.
Ara sıra yan gözlerle birbirine bakıp, yanındaki farklı sebze ve meyveler alıyorsa, dönüp onlardan da arabaya tıkıştırıyor..
Bir başkası kasada ödeme yaparken panikle koşup yeni ilaveler yapıyor.
O arada uzun boylu, kısa sakallı, siması hiçte yabancı gelmeyen ama yüzündeki maskeden hemen tanıyamadığım bir eğitimci dostumuz araca yaklaştı.
Bir an boş bulunup ona sarılmak üzere araçtan inerken, elini kalbinin üstüne getirip selamlayarak camı indirmemi işaret etti.
Evet uzun süredir görmediğimiz dostlar bile sosyal mesafe adı altında mikroskopla bile zor görülen bir virüsün kontrolüne girmişti.
Yakınlarda oturmadığımı bildiği için.
Hayrola güzel insan ne işin var burada dedi.
Bir arkadaşımı beklerken şu çılgınlığı izliyorum dedim.
Yüzünden hiç eksik olmayan o güven ve İman dolu gülümsemesi ile elindeki küçük alışveriş poşetini göstererek, Ben de bir çılgınlık yaptım bugünlük birşeyler aldım, yarına Allah kerim dedi.
Vedalaştı ve ayrıldı…
Ben yine market reyonuna kitlenmiş izliyorum.
Ancak bilimkurgu filmlerinde izleyebileceğimiz bir durum yaşanıyordu.!!
Ama asıl Beni derin düşüncelere sevk eden, bu çılgınca gıda stoğu yapan insanların ruh hali idi.
Birden aklıma Kızılderili reisi ve odun toplayan kabilesi geldi. Trajikomik bir durum yaşıyorduk..
Kızılderili reisi, oğlunu Harvard Üniversitesine göndermeye karar verir.
Oğlu gayet başarılı bir şekilde Harvard’ı bitirir ve döner.
Oğluyla gurur duyan kabile reisi, oğluna kendisi sağ olmasına rağmen kabileyi daha ileri götüreceğini söyleyerek kabilenin başına geçmesini emreder.
Kabilenin başına geçen Harvard’lı yeni reis başlar çalışmaya.
Kabile hakkında bilimsel analizler yapar, raporlar, planlar hazırlar.
Kabilenin kışlık odun ihtiyacının sağlanması için yaptığı ölçme değerlendirme raporuna göre haftanın bir günü odun toplanması yeterlidir.
Haftayı günlere ayıran ve her gün ne iş yapılacağını belirleyen Harvard’lı reis, Kabileye emir verir ve haftada bir gün odun toplanmaya başlar.
Bir kaç hafta sonra, ne olur ne olmaz meteorolojiden de kışın nasıl geçeceğini öğreneyim der.
Meteoroloji’den kışın nasıl geçeceğini sorar.
Meteorolojidekiler, hava şartlarının birden değişeceğini ve bu kışın önceki yıllara göre ağır geçeceğini söylerler.
Bunu duyan yeni reis, raporlarını revize eder ve derhal kabilesine emir verir.
Haftada iki gün odun toplatmaya başlar.
Bir hafta sonra yine soluğu meteorolojide alır. Kışın nasıl geçeceğini tekrar sorar.
Kışın umulandan daha ağır geçeceğini öğrenen yeni reis, odun toplamayı 3 güne çıkarır.
Sonraki hafta aldığı cevap son yılların en ağır kışıdır, odun toplama 4 güne çıkarılır.
Bir sonraki hafta cevap son elli yılın en ağır kışı olacağı, kutup soğuklarının geleceği yönündedir, odun toplamayı 5 güne çıkarır.
Yeni kabile reisi, bilimsel verilere ve meteorolojiye güvenmektedir, haftaya yine sorar kışın durumunu.
Aldığı cevap son yüzyılın hatta bir kaç yüz yılın en ağır kışının geldiği şeklindedir.
Kabilesi odun toplamaktan harab olan bizim şef, son bir gayret odun toplama gününü 6 güne çıkartır.
Haftalardır yeri göğü odunla doldurtan bizim Harvard’lı kabile reisi yine meteorolojiye soracaktır.
Bizim reisi gören, duyan yetkililer perişan vaziyettedirler ve o sormadan cevap verirler.
“Dünyada yeni bir buzul çağı başlayacak, durum o kadar kötü…”
Bizim Şef artık dayanamaz ve sorar, emin misiniz hangi verilere ve sonuçlarına göre cevap veriyorsunuz der.
Uzmanın cevabı: “Görmüyor musun, kaç zamandır Kızılderililer öyle bir odun topluyorlar ki durum çok kötü olacak..!!!
Tebrikler, konuyu nasıl da güzel işlep Kızıldereli güzel bir hikaye ile bağladınız.Tebrikler…👏👏👏👏