Zamlı elektrik ve doğalgaz faturaları artık Tsunami gibi halkın üzerine gelmeye başladı. Yılbaşında maaşlara yapılan artışlar aynı ayın sonunda tüketim mallarına gelen zamlar karşısında kepçe ile geri alınıyor. Kış ayında evde ısınamamak fakat yine de fahiş fatura ödemek… Evet, katılıyorum aklınızdan geçen altyazılı, dipnotlu cümlelerinize…
Et, süt, peynir, yumurta, zeytin, meyve, sebze gibi temel gıdaların evlere alınabilme imkanlarındaki “düşüklük” karşısında yeteri kadar ısınılmayan, yeteri kadar kullanılmayan elektrik hizmetlerindeki fatura bedellerinin “yüksekliği” can sıkıcı hal almış durumda… Korktuğum şey; Fizik bilimindeki tek başarımızın, elimizde kalan “çekirdek aileye” uygulanan ekonomik bombardıman sonucu, atom parçacıklarına ayrılacak olmasını tarihe kaydetmek…
Çok dile getirmesem de gözümden kaçtı sanmayın sakın! Faturalar, gıda fiyatları derken aradan sıyrılmak isteyen tekstil ürünleri aslında tüm tüketim ürünlerinden daha sessiz ama daha hızlı zirveye koşmakta. Doğal olarak öncelik gıdaya ve faturalara verildiği için giyim sektörü çok mevzu olmuyor. İç çamaşırından dış çamaşırına, bereden çoraba kadar tüm ürünlerde %80-90 oralarında artışlar uygulanmakta. İnsanlar bir önceki senenin, mevsimin kıyafetlerini kullanabildiklerinden sanmayın tekstil sektörü yerinde duruyor. İhtimal dahilindedir yakında halk kazaksız, pantolonsuz, fanilasız, d…..neyse işte öyle dımdızlak kalabilir! Yine aklıma Bakan Nebati ve gözleri geldi iyi mi …? Ama bu sefer mağazaları düşününce aklıma geldi!!! “Ağlatıp da gülene… Batsın bu dünya”
Çok dertlendiniz değil mi ? Neyse çalın oradan bir “Rakkas” iki “Salla Salla” kafanız dağılsın. Ne günlerdi o şen şakrak günler değil mi? “İsa, Musa sen bizi kutsa” günleri.. Derdiniz faturalar, zamlar değildi o zamanlar…
Güzel zaman çabuk geçti, hazır ekmek çabuk yendi, tencere tam takır kuru bakır kaldı. Dert oldu mu “enflasyon, deflasyon, stagflasyon”… Halkın bu dertlerini derinden “sezen”ler artık kanaatkar ve itaatkar olunması için “algı”da çalgılanmaya başlamışlar.
Vazgeçmeyin! “Dünya tersine dönse”, “gökteki güneş sönse” Vazgeçmeyin… Sahte gündemlerin gerçekleri örtmesini, ekonomik sıkıntıları, sosyal tükenmişliği, faturaların fahişliğini, bacası tütmeyen damları, ekip biçemeyen çiftçiyi, parası olmayan öğrenciyi, kepenk kapatan tüccarı, ekmek kuyruğundaki emekliyi, kiracıyı, işçiyi, haksızlığı, adaletsizliği anlatmaktan vazgeçmeyin…
Dert “Sezen” değil ki, dert halkı “ezen” …
GELGİTLER
15.01.2022 tarih ve 22954 sayılı İçişleri Bakanlığı’nın genelgesi ile uçaklar dahil tüm seyahatlerde ve kurumlara girişlerde PCR testi mecburiyetinin kalktığını okuduk.
16.01.2022 tarih ve 22955 sayılı İçişleri Bakanlığı’ nın son dakika genelgesi ile uçak seyahatinde PCR mecburiyeti hoop geri geldi.
İlk genelgede üst perdeden kesin dille serbest bırakılan PCR’ siz uçak seyahati, ikinci gelengedeki “vazgeçmişlik” ile Sağlık Başkanlığı’na pas ediliyor. Nedense ilk genelgede Sağlık Bakanlığı hiç dikkate alınmamıştı!
“Dün dündür bugün bugündür” manevrası ile hükümet aklını ve İçişleri Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın birbiri ile tutarlı ilişkisini öğrenmiş olduk.
Koskoca devlet kademesinde işlerin nasıl yürüdüğünü ya da yürümediğini, memuriyette okuyup anlayan insanların olup olmadığını, kişilere bağlı yapboza dönmüş sistemsizliği, ehliyetsiliği ve liyakatsizliği de görmüş olduk.
12 saatlik otobüs yolculuğu ile bulaşmayan virüsün 2 saatlik uçak yolculuğunda bulaştığını “bilimsellikle” öğrenmiş olduk
Aklıma 10 Nisan 2020 “Luppo Krizi” geldi. Sağlık Bakanlığı’nın Bilim Kurulu kararı gereği sokağa çıkma yasağı olmadığının açıklanması üzerine, 2 saat önceden İçişleri Bakanlığı’nın sokağa çıkma yasağı ilan etmesi akabinde yaşanan kargaşa nedeniyle bakanın istifası geldi.
10 Nisan da İçişleri Bakanlığı Sağlık Bakanlığı ile ters düşmüştü ama bu sefer dünkü genelge ve bügünki genelge İçişleri Bakanlığının iç dünyasında yaşanan bir terslik görüntüsü veriyor. Bakalım iç dünyalarındaki böyle gelgitler bir istifa getirecek mi?
Başlık çok çekici. Çok anlamlı.
Gelgitlere sıra gelince, kanaatimce gelgitlerin dalga boyu gittikçe artıyor. Fizik diliyle anlatırsak frekans artıyor. Yani daha büyük zikzaklar oluşuyor. Kurda görüldüğü gibi. Bu önemli sorun.
Yüksek enflasyon ve işsizlik, büyümenin düşmesi ise geleceğin kara delikleri.