Turan Tuğlu/ekotime.net
Anlamı açık; şehirde bulunan her şey, köyümde olmasa da evcimde olsun demektir.
Eğer Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana, ülkenin doğusunu, batısını, kuzeyini, güneyini bir tutarak, bir tarım politikasını, bir ekonomik programı, bir eğitim, kültür ve sosyal politikayı uygulayabilseydik, ülkemizin her tarafı her açıdan aynı konumda olacaktı.
Yatırımları hep batıya yaptık. Doğuya aynı gözle bakmadık. Doğudaki nüfus, batıya kaydı. Köylerimizi de ihmal ettik. Köylerde de nüfus boşaldı. O nedenle üretim durdu. Tarım ürünlerinin tamamına yakınını hep dış ülkelerden alıyoruz.
Atatürk, “Milletin efendisi, hakiki üretici olan köylüdür” diyordu. Şimdi, üretici olmayan ne köylüden efendi olur, ne de kentliden.
Büyük kentlerde yaşamak zorlaştı artık. Ev kiraları başını aldı gitti. Ev fiyatlarına güç yetişmiyor. Alt yapı hizmetleri de zora girdi, büyük kentlerde asayişi sağlamak da, ulaşım da.
Bu durum halkı yeniden köye döndürür mü?
Hiç olmazsa, bir yüz yıl önceki politikalarımızı değiştirirsek, köyde yaşayanlar, eğitimi de, kültürü de, sosyal yaşamı da köylerinde bulabilirlerse, atık bundan sonra köylerini terk etmezler.
Batı bu konuyu yüz yıl önce çözmüş. Batıda kentlerde ne varsa, körde de o var. O nedenle, hiç kimse köyünden ayrılmak istemiyor. Çünkü her olanağı köyünde bulabiliyor.
Vaktiyle, bizde de köy-kent projeleri vardı. CHP de, MHP de bu projeleri uygulamak istiyordu. Ama zamanla unutuldu.
Devlet 40bin köye, mezraya alt yapı hizmetlerini de, üst yapı hizmetlerini de götüremedi. Köylerin boşalmalarının başlıca nedeni bu oldu.
Yine halk arasında ; “Zararın neresinden dönerseniz, ondan sonrası kârdır” derler. Bari bundan sonra köylerimizi, köyünde, kasabalılarımızı kasabalarında tutalım. Köyler, kasabalar da boşalmasın, üretim de yapılsın, büyük kentlerimizin yönetimleri de sıkıntıya girmesin.
Kısacası, evcimizde, köyümüz de şehir olsun.