Çin’in Tiangong uzay üssünden pazartesi günü fırlattığı yirmi üç tonluk devasa roket, kontrolsüz bir şekilde Dünya’ya düşüşe geçti. On katlı bina yüksekliğindeki roketin nereye düşeceği belli değil. Düşebilecek koordinatların arasında Türkiye olduğu da açıklandı..! (Dün akşam Pasifik Okyanusu imdada yetişti, düştüğü yerdeki balıklara yazık oldu.!)
Başımıza taş yağacak diye beklerken galiba roket yağacak..! Teknoloji çağında yaşamak böyle bir şey işte..
Sosyal medya platformu Facebook’ta, kafamıza yağan bu teknoloji taşlarından biri..!
Yirmi dokuz günlük Facebook kısıtlamasının ardından, Pandemi döneminde günlerce eve hapsedilip, özgürlüğüne kavuştuğunda ise kendini dışarı atarak ne yapacağını şaşırmış, nasıl yürüyeceğini unutmuş yaşlılar gibiyim..!
Ya da, aylarca süren bir seferden dönüp hareme girdiğinde şöyle bir göz gezdirerek, “ne yapacağımı biliyorum ama nereden başlayacağımı bilmiyorum” diyen padişah gibi..!
Facebook, DSÖ ve aşı da aşı diye tutturup, 1, 2, 3, 4 derken, 6 doz aşı yaptıran ve hâla beklenti içinde olanlara, buna rağmen ağır hasta olup hatta ölenlere “serzenişte” bulunduğum için yirmi dokuz gün paylaşım, yorum ve beğeni kısıtlamasına tabi tutulduğum sosyal medyanın “Avam Kamarasına” 2 Kasım 2022 itibariyle geri döndüm. Bu süre zarfında on iki yıldır her gün çok kısa süre paylaşım, beğeni ve takipler yaptığım Twitter gibi “Lordlar Kamarası’nın” keyfini çıkardım..!
Şunu gördüm ki; kısıtlama almama sebep olan söylemimde de olduğu gibi, bu platform büyük bir lağım çukuru imiş..! Faydalı paylaşım, güzel yorum ve beğenilerde bulunan temiz insanları tenzih ederim.. Yine de sosyal medyada her kesime hitap etmek açısından, çok sık olmasa da zaman zaman bu platformda olmaya devam edeceğim.
Tartışma âdabından yoksun, cahil, seviyesiz, hayatın ve dünyanın gerçeklerinden uzak, sadece kendi çıkar ve menfaatleri peşinde koşan, okumayan, akletmeyen, sorgulamayan, biat etiği hatta taptığı bir çobanın peşine takılan sürü misali bir tutam otla kişiliğini takas etmiş insanlar zamanınızı, enerjinizi geleceğe dair umutlarınızı sömürüyor, bir vantuz gibi emiyor, yoruyor ve bunaltıyor… Ne diyelim? “İnsan değilsiniz..!”
“İyi insanlar kırıldıkça içine kapanır, dışarıdan bakanlar ukala zanneder.” diyor Pablo Neruda.
Dostoyevski ise: “İnsanlar seni çözemedikleri zaman önyargılarını kullanırlar. Çünkü kimsenin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya.”
Şöyle bir etrafıma bakıyorum da; çoğu insan hemen hemen her alanda ülke ve bireylerin yaşadığı sorunlara kayıtsız kalıyor hatta başkasının acısıyla dalga geçiyor.. Tâki kendi kuyruğuna basılana kadar..
Ne bireysel ne de toplumsal olaylara ve baskılara kayıtsız kalmayacağız, neme lazım demeyeceğiz.. Aksi takdirde bir bitkiden farkımız kalmaz..!
Müslümanlar “İnfak, İnsaf, Adalet ve Merhamet” dairesinden uzaklaşıp, bencilliğin zirvesine ulaştı. Deniz suyu içen, içtikçe daha fazla susayan ve daha fazla içme ihtiyacı hissederek acılar içinde kıvranan kazazedelere döndü..!
Hiç kimseyi, hiçbir şekilde, hiçbir şey için kınamayın. Unutmayın ki, “kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz..!”
Geçen sohbet ettiğim bir arkadaş; “Karşıdan karşıya geçerken ışıklara bile bakmıyorum, o kadar bezdim” demişti.. Toplum bu halet-i ruhiyeye doğru koşuyor..
“Acıyı hisseden canlıdır, ancak başkasının acısını hisseden insandır..!” demiş bir düşünür..
Thomas Paine’in, “Mantığı kullanmayı reddeden biriyle tartışmaya girmek, bir cesede ilaç tedavisi uygulamaya benzer” sözünü şiar edinip, yapılan yorum ve paylaşımları çok ince elekten geçirerek cevap vereceğim. Daha doğrusu büyük bir kısmını sadece izleyip gülümsemekle geçiştireceği
👏👏👏👏kutlarım Üstad..